8.SINIF TÜRKÇE DENEME 1
Asmin, heyecanlı bir şekilde
anlatıyordu annesine:
“ Türkçe Öğretmenimiz yarışma
düzenledi bugün. Sınıfı gruplara ayırdı ve her gruptan tek paragraflık bir
metin yazmasını istedi. En iyi yazan da bizim grup oldu. İstediği özelliklerde
öyle bir paragraf yazdık ki herkes bizi alkışladı.”
Anne meraklanmıştı:
“Yazı yazıdır, ne özelliği
olacakmış ki?”
“Öyle değil anne, her yazının
kendince bir özelliği var. Konu serbestti ama deneme türünde yazılmalıydı.
Akıcı ve şiirsel bir üslup kullanmalıydık. Tanık gösterme ve kişileştirme
yapmalıydık. Yazdığımız, tam da böyle bir metindi.”
Asmin’in bu uçarı hâli annenin
hoşuna gitmişti.
“Tebrik ederim kızım! Eee
(…)?”
“E si, hocamız hafta sonu
yemeğe götürecek.”
(1 ve 2. soruları yukarıdaki metne
göre cevaplayınız!)
1-
Parçaya
göre Asmin ve grubu, aşağıdaki metinlerden hangisini yazmıştır?
A) Yaşam tarzımız, sözcüklerin de anlamını değiştiriyor
dostlarım. Eskiden ‘melek gibi insan’ dediğinizde hayalinizde ideal insan tipi
belirirdi. Kırılan gönülleri yaparlar, dargın dostları barıştırırlar, yardıma
ihtiyacı olanlara Hızır gibi yetişirlerdi. Bu söz, şimdilerde zararı dokunmayan
insanlar için kullanılmaya başlandı. Etliye sütlüye karışmayan, zararı olmadığı
hâlde faydası da dokunmayan, kimseyle bir alıp vereceği bulunmayan kişileri
tanımlar oldu. Yakın gelecekte şimdiki anlamını da yitireceğini ve düşene tekme
vuranın bu sıfatla anılacağını düşünüyorum.
B) “Şair nedir, şiir ne işe yarar?” sorularının cevabını
İbn-i Sina’dan dinleyelim. “Şair söz sultanıdır, hekim ise vücut uzmanı; şairin
dil güzelliği ruha zevk verir, hekimin de özverisi hastayı iyileştirir.”
Kişi, şiir sayesinde daha duygusal olur çünkü
şiir, duygunun dizeye ve sözcüğe dökülmüş şeklidir. Bu cihetiyle ferahlamaya
yön verir, coşkuya coşku katar; yüreği içselleştiren bir araç olur. Bakmayın
şairin kalemi inlettiğine, esas inleyen şairin kendisidir. Siz de birine duygusallık kazandırmak istiyorsanız ona şiir
okumayı önerin.
C) Shakespeare’in ünlü bir sözü vardır: “Olmak ya da
olmamak, işte bütün mesele bu!” Olmamak, benim sözlüğümde yer almaz çünkü
yazarlık, benim için olmak meselesidir. “Yapamıyorum!” deyip kalem kırmam.
Sözcüklerimin boynu bükük mü kalsın, yalnızlığa ağıt mı yaksın kalemim? Hayır,
asla! Diz kırarım ve olana dek yazarım. Biliyorum ki vurduğu yerden ses getiren
eserler kararlı duruş ile ortaya çıkar. Edebiyat ağacının gövdesini oluşturan
sanatçılarımız birkaç olmazı bahane etseydi şaheserler çıkar mıydı ortaya?
D) Yazın. Kendinizi bulmak, düşünce ufkunuzu açmak, bulunduğunuz
yerden daha ileriye gitmek istiyorsanız -kötü de olsa- yazın. Ne kadar yazsam
olmuyor deyip asla karamsarlığa düşmeyin. Yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk
zamanla nasıl yürürse siz de zamanla iyi yazmaya başlayacaksınız çünkü yazmayı
öğrenmek deneyerek oluyor, usta olmanın yolu acemilikten geçiyor; düşmeden
yazamazsınız. Mükemmelliği -elbette- yakalayacaksınız, yeter ki yazmayı
alışkanlık hâline getirin ve pes etmeyin.
2- Düşüncenin
akışına göre, üç nokta (…) ile belirtilen yere aşağıdakilerden hangisi
getirilirse cümlede ‘şaşma ve merak’ anlamı sağlanmış olur?
A) nasıl yani? B) mademki
öyle!
C) yok artık! D) sonra?
3-
Aşağıdakilerden
hangisi “Hiçbir engelle
karşılaşmadığınız, hiçbir zorluğunu çekmediğiniz bir yol sizi nereye
ulaştırabilir ki?” cümlesine anlam
olarak en yakındır?
A) Farklı yöntemler başarıya
da ulaştırır.
B) Kısa süreli başarılar
kalıcılıktan uzaktır.
C) Gerçek başarı alın teri ile
elde edilir.
D) Tecrübeye danışan, başarı
yollarını arşınlar.
4-
I- Döndüm daldan kopan kuru yaprağa,
Seher yeli dağıt beni, kır beni!
Götür tozlarımı burdan uzağa,
Yârin çıplak ayağına sür beni!
II-
Aldım sazı, çıktım gurbet görmeye,
Dönüp yâre geldim yüzüm sürmeye.
Ne
lüzum var şuna buna sormaya,
Senden ayrı ne hâl oldum, gör beni!
III- Ayın şavkı vurur sazım üstüne,
Söz
söyleyen yoktur sözüm üstüne.
Gel
ey hilal kaşlım dizim üstüne,
Ay
bir yandan sen bir yandan sar beni!
IV- Yedi yıldır uğramadım yurduma,
Dert ortağı aramadım derdime.
Geleceksen bir gün düşüp ardıma,
Kula değil yüreğine sor beni!
Sabahattin ALİ
Numaralanmış
dörtlüklerin hangilerinde zarf-fiil yoktur?
A) I ve III B) II
ve IV
C) I ve II D)
III ve IV
5-
“Soğanın dalda yetiştiğini
zanneden çocukları bu şekilde düşünmeye iten sebep, anne ve babaların kirlenir
diye çocuğunun toprakla oynamasını istememeleridir.” diyen biri, aşağıdakilerden hangisini savunmaktadır?
A) Doğa sevgisinin ancak çocuk
yaşlarda kazandırılabileceğini
B) Çocukların toprakla
bütünleşmesi gerektiğini
C) Bazı anne babaların çocuk
yetiştirme konusunda uzman olduğunu
D) Doğanın bazen sağlık
problemlerine yol açtığını
6-
Evinde ve kalbinde kitap
barındırmayan biriyle konuşabileceğim hiçbir şey yoktur. Tanıyıp tanımamam;
dini, dili, ırkı hiç önemli değildir. Bunun yanı sıra, odasının bir köşesinde
kitaplarını dizili gördüğüm biri hakkında “İşte bu da benden!” demekten kendimi
alamam ve oturur, onunla koyu bir sohbete dalarım.
Metnin
yazarı, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini vurgulamak
istemiştir?
A) Tanımadığı kişilere
ısınamadığını
B) İyi bir gözlemci olduğunu
C) Kitap dostlarıyla iyi
anlaşabildiğini
D) Kitaplara çok değer
verdiğini
7-
Bu şehrin görüntüsü çok çabuk
değişiyor. Gün geçmiyor ki boş bir arsadan bir yapı göklere yükselmesin.
Çocukların top oynayabilecekleri bir yer de kalmıyor hâliyle. Dünün güzelim
bahçeleri bakıyoruz asfalt olmuş. Ne sağlık soluyabileceğimiz bir çiçek ne
gölgesinde soluklanacağımız bir ağaç; hep beton, hep beton… Öte yandan hep var olacağını düşündüğümüz
vefakâr insanlarımız da görünmüyor artık. Bizden saklandıklarını düşünüyorum
bazen. Acaba gökdelenler çoğalırken onlar mı azalıyor ne?
Aşağıdakilerden
hangisi, bu parçada yazarın yakındığı durumlardan biri değildir?
A) Vefa sahibi insanların
azalması
B) Şehrin hızla büyümesi
C) Yeşil alanların betona
dönüşmesi
D) Yaşamın pahalı hâle gelmesi
8-
I- ama hissetmek
istemediklerinizi
II- gözlerinizi kapatarak
engelleyebilirsiniz
III- kalbinizi kapatarak
engelleyemezsiniz
IV- görmek istemediklerinizi
Yukarıdaki
sözler kurallı ve anlamlı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi
sondan ikinci olur?
A) I B) II C) III D) IV
9-
Yazma hususunda konu sıkıntısı
çektiğimi söyleyemem. Doğa, insan, fikir; kısacası var olan her şey bana göz
kırpıyor, neden konu bulmakta zorlanayım ki? Hayatta bu kadar örs, bende de
kalem gibi bir çekiç varken bu demiri daha çok döverim.
Bu
metnin tamamı dikkate alındığında yazar, altı çizili cümleyle aşağıdakilerden
hangisini anlatmak istemiştir?
A) Okunan bir kitabın kişinin
hayatını değiştirebildiğini
B) Okumak ile yazmak
arasındaki ilişkinin devamlılığını
C) Sahip olduğu fikirleri
başkalarına aktarmak gerektiğini
D) Yaşamdaki her şeyin yazıya
aktarılacak bir konu olduğunu
10-
I- cennet yapmadığın sürece
II- kaçtığın her yer
III- cehennemdir
III- yaşadığın yeri
Bu
söz grupları anlamlı ve kurallı bir cümle oluşturacak biçimde sıralandığında
hangisi özne olur?
A) I B) II C) III D) IV
11-
Zarf
tamlayıcısı yüklemin anlamını zaman, durum, yön, miktar, şart, sebep,
birliktelik, vasıta yönlerinden tamamlayan sözcük veya sözcük gruplarıdır.
Yükleme sorulan “ne zaman, nasıl, niçin, neden, ne kadar, ne ile, ne şekilde,
nereye?” sorularına cevap verir. “Arı gibi çalışırdı.” cümlesinde yükleme
“nasıl?” sorusunu sorduğumuzda alacağımız cevap bize zarf tamlayıcısını
verecektir: arı gibi.
Buna göre, aşağıdaki cümlelerin hangisinde zarf
tamlayıcısına yer verildiği söylenemez?
A) Kapıya vurmak için tokmağa
uzanmıştı ki açılıverdi kapı.
B) Çocuğun rengi de iyice kaçmıştı, bu hastalıklı yüz doktor istiyordu.
C) Anadolu uygarlığını benimsemek Anadolu’yu benimsemektir.
D) Gençlerin ilgisini derse çekme sebebiyle acayip şeyler yapıyordu,
12-
I- Ağaçların budama mevsimi geldi çattı
fakat Ali Beyimizin üşengeçliği üzerinde, “Çalışmam da çalışmam!” diyor.
II- Şiir yazma serüvenim Cahit Sıtkı’yı
tanımamla başladı, sonra da kendi yolumu çizdim.
III- Sağda solda şaşkınlar gibi gezip durdum,
Allah’ın bir kulu çıkıp da “Gel, misafirim ol.” demedi.
IV- Hilal kaş altında bir gözleri var krallar
tahtına değer, gülümseme yarışında birinciliği kimseye kaptırmıyor.
Bu
cümlelerdeki altı çizili sözcüklerin hangisinde “-me, -ma”
eki diğerlerinden farklı bir işlevde kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV.
13-Aşağıdaki cümlelerin
hangisinde öznel bir anlatım yoktur?
A) Denemenin usta yazarı
Nurullah Ataç, yazılarında ‘ve’ bağlacına yer vermemiştir.
B) Yazarın bütün romanlarında
olağanüstü olay örgüleriyle karşılaşıyorsunuz.
C) Dudağından sözler
döküldüğünde ırmaklar çağlıyor sanırdım; öylesini tatlı, öylesine coşkun.
D) Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun
şiirlerindeki lirizmi başka şairlerde bulamazsınız.
14-Aşağıdaki cümlelerin
hangisinde “beklentinin
gerçekleşmemesi” anlamı vardır?
A) Tek başına manevra yapan
bir lokomotif rahatlığı ile yaşıyor hayatını; bir gün bir şehrin eğlence
mekânında, öteki gün bir sahil kentinde plajda güneşlenirken buluyorsunuz.
B)Sattıkları son bileziğin
parasını idareli kullanmak zorundaydılar, elde avuçta satabilecek bir şeyleri
kalmamıştı artık.
C) Yaşadığı son olaydan sonra akıllandığını düşünmüştüm fakat ne
gezer! Akıllanmak bir yana, çığırından çıkmış, yana yöreye saldırır olmuştu.
D) Sağına soluna selamlar dağıtarak telaşsız bir şekilde gelip
karşımda durdu, yorgun görünüyordu, hemen iskemle uzattım.
15-
Aşağıdaki
cümlelerden hangisi söyleyenin kişisel düşüncesini içermemektedir?
A) Yazdıklarım, öz
değerlerimizden doğup torunlarımıza coşkuyla akan bir ırmaktan başka bir şey
değildir.
B) Sıradan bir deneme yazmak
kolaydır da şiir havası soluyan deneme yazmak -uğraşan bilir ki- pek zordur.
C) Sabahları somurtarak uyanmak istemiyorsanız geceleyin
yatarken başucunuza sevgi bırakmalısınız.
D) 73 kilometre uzunluğundaki Ulubey Kanyonu, Uşak’a 30
kilometre uzaklıktaki Ulubey ilçesindedir.
16-
Önceki yıl piyasaya sürdüğü
kitabında, yaptığı yurt içi gezilerini anlatmıştı. Geçen hafta raflarda yerini
alan son kitabında ise kendi sırlarını kendine fısıldayan tarihi
mekânları anı tadında ve canlı bir üslupla aktarmış.
Parçada,
altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerden hangisidir?
A) Turist çeken ve ziyaretçisi
çok olan
B) Ulaşımı kolaylıkla
sağlanabilen
C) Civarında yerleşim
merkezleri bulunmayan
D) Pek bilinmeyen ve
yalnızlığa terk edilen
17-
Yüklemi isim ve isim soylu olan cümlelere isim
cümleleri, yüklemi fiil olan cümlelere ise fiil cümleleri denir. “Merdiven
başında beni çağırdı.” cümlesinde altı çizili sözcük, türü bakımından
fiildir ve yüklem görevindedir. Bu nedenle de cümle, fiil cümlesidir.
(I) Gözlerimden uyku aktığı hâlde uyuyamamak
gibi bir derdim vardır benim. (II) Kurşun gibi ağırlaşan göz kapaklarım ha
kapandı ha kapanacak derken uğursuz bir düşünce musallat olur beynime. (III)
Nerden gelir, nasıl gelir beni bulur; anlayamam. (IV) ‘Şeytan!’ da desem, sağa sola da dönsem
uyuyamamanın sersemliğiyle dolanır dururum gün boyu.
Bu metinde
numaralanmış cümlelerden hangisi isim cümlesidir?
A) I B) II C) III D) IV
18-
Açık pencereden, pastırma yazının mavi ışıkları
girmekteydi.
Aşağıdaki
cümlelerden hangisi yapısı bakımından bu cümleyle özdeştir?
A) Çerçeveli
çerçevesiz bir sürü fotoğraf çıkarıp masanın üzerine koydu.
B) Gecekonduların çevreleri süslü gökdelenlerle sarılmıştır.
C) Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter.
D)Önce sallandı, sonra büyük bir gürültüyle yere düştü.
B) Gecekonduların çevreleri süslü gökdelenlerle sarılmıştır.
C) Benim küskün talihimin bana verdiği ızdırap yeter.
D)Önce sallandı, sonra büyük bir gürültüyle yere düştü.
19-
(I) Balta, alttan alttan gittikçe
boğuk sesler çıkararak kütürdüyor; yavaş, beyaz yongalar çiy düşmüş otlar
üzerine saçılıyordu. (II) Derken, maharetli üç beş vuruşla birlikte hafif bir
çatırtı işitildi. (III) Ağaç, bütün gövdesiyle titredi, biraz eğildi, sonra
kökü üzerinde korkuyla irkilerek yeniden doğruldu. (IV) Bir an için her şey
sustu ama bir müddet sonra bir ağaç daha eğildi, gövdesinden yükselen
çatırtılar çoğaldı, budakları kırılıp dalları alta doğru sarkarak kara toprağa
baş aşağı devrildi.
Numaralanmış
cümlelerden hangisi öznesine göre edilgen yapıdadır?
A) I B) II C) III D) IV
20-
Aşağıdaki metinlerin hangisinde “Ya bu
deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin!” deyiminin
anlamı yoktur?
A) Babamın verdiği görevleri yapmam
gerektiğini anlamıştım çünkü kalmakla gitmek arasında iki seçenek sunmuştu
bana. Her defasında bir şans daha vermiş ve ben her defasında “Yapmasam da bir
şey demez.” diye diye hem kendimi hem de onu kandırmıştım. Sabrının sonuna
geldiğini çatık kaşlarından anlamıştım. Zavallı kulağım, şimdiye kadar babamdan
duymadığı en sert sözleri işitmişti: “Son şansın!” demişti. “Bu kez de yapmasan
gidersin bu evden.”
B) Çocuğumun istediği bisikleti alamamak
bir baba olarak bana acı veriyor. Geçen gün patronun kapısına vardım.
Geçinemediğimi, yaptığım işe göre maaşımın düşük olduğunu söyledim. O ise
koltuğuna yaslandı, gözlüğünün üzerinden bakıp “Aldığının yarısına çalışacak
sürüyle adam var dışarda.” dedi. “Beğenmiyorsan kapı orada.” Odadan çıkarken
içim kan ağlıyordu. Oğlumun bisikleti geldi gözümün önüne, yutkundum; çarnaçar
işimin başına döndüm.
C) Çölde yaşam kolay değildir. Sıcak, kum
ve susuzluk bir araya geldi mi çekilmez bir hâl alır çoğu kez. Bizim için en
yaşamsal nesne, sudur. Bu yüzden sulak alanları tercih ederiz. Böyle yerlerde
hayvanlarımız için yiyecek boldur. Deve besleriz daha çok, yaşantımız onlar
üzerine kuruludur. İyi maaşla çalıştırdığımız çobanlarımız vardır; önlerine
kattıkları gibi şu otlak senin bu çayırlık benim der, güderler sürülerini.
D) “İşine gelirse!” Ne kolaydı
söyleyebilmek. “İşine gelirse!” Müdürün gamsız olduğunu bilirdim ama bu kadar
merhametsiz olacağını düşünmemiştim. Ne demek işine gelirse? Kolay mı öyle
bırakıp gitmek? Olur mu, yıllarımı verdiğim bu şirketi, sırf müdürün saçma
kurallarına isyan ediyorum diye bırakıp gitmek olur mu? Neymiş efendim, ya onun
emirlerini uygularmışım ya da bırakıp gidermişim! Gider miyim hiç? Onca çoluk
çocuk dururken gider miyim sandı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder