25 Mart 2020 Çarşamba

CÜMLENİN İÇEREBİLECEĞİ ANLAMLAR


1- AŞAMALI DURUM: Bir eylemin gittikçe artarak veya azalarak gelişmesidir.
»Bu derenin suyu giderek azalıyor.                   »Havalar günden güne ısınıyor.
»Başarıya adım adım ulaşılır.                          »Damlaya damlaya göl olur.

2- AZIMSAMA: Bir şeyin miktarını az bulma, yeterli görmeme anlamı vardır. Genellikle ölçülebilir (nicel) özelliklerle ilgili cümlelerdir. Küçümseme ile karıştırılmamalıdır.
»Koca okulda bu kadar mı öğrenci var.            »Bu sorulardan bu not mu alını?
»Aldığım maaş bakkala bile yetmiyor.             »Bahşiş diye bunu mu verdi?

3- BEKLENTİ: Bir olayın gerçekleşmesini veya gerçekleşmemesini isteme anlamı içeren cümlelerdir. “Ummak, sanmak’’ gibi eylemlere dikkat edilmelidir.
»Börek bir saatte pişer sanırım.                       »Bu olayı kısa sürede atlatmanı umuyorum.
»Bu testleri bugün çözeriz sanmıştım.            »Kitabı bir gecede okurum sanıyordum.

4- BETİMLEME (TASVİR): Bir manzarayı, kişiyi veya nesneyi benzerlerinden ayıran temel nitelikleriyle anlatan cümlelerdir. Yani resim yapar gibi anlatmaktır.
»Artık bahar geldi derken hava bozmuş; kırlar, sokaklar, damlar karla örtülmüştü.
»Az konuşan, doğruyu söyleyen; söylediğini tartan bir adamdı.
»Güç işlerde çalışmaktan nasırlaşmış, kara, kıllı ellerini çekinerek bana doğru uzattı.

5- ELEŞTİRİ: Bir kişinin, bir eserin, bir konunun doğru ya da hatalı yönlerini ifade eden cümlelerdir. Eleştiri olumlu da olumsuz da olabilir.
»Usta şair son yapıtında kendini tekrar etmekten kurtulamamış. (Olumsuz eleştiri)
»Tablolarında fırçasını büyük bir ustalıkla kullandığı hemen göze çarpıyor. (Olumlu eleştiri)
»Romanın kurgusu çok güzel,  ancak şiirler yama gibi durmuş. (Olumlu - Olumsuz eleştiri)

Öz Eleştiri: Kişinin kendine yönelik yaptığı eleştiri cümleleridir.
»Bu kadar tembellik yapmasaydım şimdiye kadar işim biterdi.
»Düşünmeden konuştuğum için arkadaşımın kalbini kırdım.

6- EŞİTLİK: İki ya da daha fazla kavramın veya durumun birbirine denk olmasını ifade eden cümlelerdir.
» Boyca birbirleriyle aynılar.                              »Elmayı tam ortasından ikiye böldü.
» Bu şirketteki ortaklığımız yarı yarıyadır.         »Bu pastayı kardeş payı yapabiliriz Suzan

7- HAYIFLANMA: Kişinin bir duruma karşı kendi kendine üzülmesi veya pişman olmasıdır.
» Nasıl geçti habersiz o güzelim yıllarım.        »O güzelim kız, birkaç yılda çöküp yaşlandı.
»Ne yazık ki tatili değerlendiremedik.             »Yazık sana verdiğim emeklere.

8- İÇERİK (KONU/MUHTEVA): “Sanatçı ne anlatıyor?” sorusu konuyu yani içeriği(anlatılanları) verir.
»Kemal Tahir Toprak Ana’da Osmanlı’nın kuruluş yıllarını anlatıyor.
»Şiirlerinde yalnızlığını güçsüzlüğünü dile getiriyor.
»Bu romanda aydınlar ile yıllar yılı yüz üstü bırakılmış olan köylü arasındaki uçurum vurgulanmış.

9- KARŞILAŞTIRMA: Bir düşünce ya da kavramı daha anlaşılır hale getirebilme amacıyla onun herhangi bir yönünün başka düşüncelerle veya kavramlarla kıyaslanmasıdır.
»Adnan yaşça Ahmet'ten büyük(tür).               »Ablam kardeşimden daha anlayışlıdır.
»Buğra, en az senin kadar iyi satranç oynar.   »Dinlemek de konuşmak kadar önemlidir.

10- KİNAYE: Cümlede ifade edilen düşüncenin, genellikle alaycı biçimde, tersini kastetmektir.
» Çok çalıştığın zayıflardan belli oluyor.           »Zaten harika oynağınız için 4-0 yenildiniz.        
»Eşini çok sevdiği dövmesinden belli!              »Para işlerini iyi bildiği için dükkânı batırdı(!)

11- KÜÇÜMSEME: Bir şeye değer ya da önem vermeme, bir şeyle alay etme, niteliklerini küçümseme anlamı vardır. Azımsama ile karıştırılmamalıdır.
»Sanki kendisi her şeyi biliyor.                              »Bu da yemek mi ben daha iyisini yaparım.
»Bir paragraf yazmakla yazar mı oldun?             »Kendini nimetten mi sayıyorsun sen?

12- OLASILIK(İHTİMAL): Bir eylemin ya da durumun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belli olmamasıdır. Galiba, belki, sanırım, gibi, olmalı,  -dır, -tır, -ebilmek” gibi ifadeler cümleye olasılık anlamı katabilir.
»Sana mektup yazacağını sanmıyorum.               »Bu hastalık hemen geçmeyebilir.
»Dün beni arayan Hakan olmalı.                          »Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.
13- ONAYLAMA: Bir sözün, bir işin, bir davranışın doğru ve yerinde bulunarak kabul edildiğini, tasdik edildiğini bildiren cümlelerdir.
»Rolünü çok iyi oynadın.                                       »İşini iyi yaptığın belli oluyor.
»Büyüklerine saygı göstermen çok güzeldi.          »Son saniyede topu potaya atman doğruydu.

14- ÖNERİ(TAVSİYE): Bir konudaki eksiğin giderilmesi ya da bir sorunu çözmek için öne sürülen görüş, incelenmek için ileri sürülen tekliftir.
»Güler yüzlü olmayan dükkân açmasın.               »Kendinize belli bir hedef belirleyin.
»Ben diğer senaryoyu çekelim, diyorum.             »Bence yanınıza şemsiye alın.

15- ÖN YARGI: Bir kimse veya olay hakkında yeterince bilgi sahibi olunmamasına rağmen önceden peşin hüküm vermektir.
» Bu kitap çok satacak.                                         »Bu çocuk ileride büyük adam olacak.(Olumlu ön yargı)
»Göreceksin, haftaya kadar bitmeyecek.             »Bu işi kesinlikle başaramayacak. (Olumsuz ön yargı)

16- SİTEM: Bir kişiye, yaptığı hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık gibi duygular uyandırdığını öfkelenmeden belirtme durumudur.
»Hadi gelmedin, bari telefon etseydin.                »Yemekten biraz da bana niye ayırmadın?
»Buraya gelmiş de bizi aramamış.                       »Sen buralara gelir miydin?

17-TANIM: Bir varlığın ya da kavramın ne olduğunu açıklayan cümlelerdir.“ Bu nedir?’’ sorusunun cevabını içerir. Tanımlar nesnel olabileceği gibi öznel de olabilir. Olumsuz yargılar tanım değildir.
»Ankara ülkemizin başkentidir.(Nesnel Tanım)   »Kalem, yazmaya yarayan araçtır. (Nesnel Tanım)
»Kitap en iyi dosttur. (Öznel Tanım)                    »Mavi en sevdiğim renktir.(Öznel Tanım)
»Doğayı sevmeyen, insan olamaz.(Tanım değil) »Eğitim yapılmayan yer okul değildir. ( Tanım değil. )

18- ÜSLUP (ANLATIM): Bir duyguyu, düşünceyi anlatma, söyleme biçimidir. Sözcüklerin seçimi ve kullanımı gibi dil ve anlatımla ilgili özelliklerin bütünüdür. “Sanatçı ne anlatıyor?” sorusu konuyu(içeriği),  “Nasıl anlatıyor?” sorusu üslubu verir.
»Yazar,   yapıtlarında köy yaşamını yerel bir söyleyişle ele alıyor.
»Anılarında,  yurtdışında yaşadığı yılları,  içten bir anlatımla kaleme almıştır.
»Konuşma dilini yansıtan anlatımı sayesinde, okurlar yazılarını son derece içten buluyordu.

19- VARSAYIM: Gerçekleşmemiş bir eylem ya da durumu gerçekleşmiş gibi kabul etmektir.
“Diyelim ki, farz edelim, kabul edelim, tut ki, düşün ki” gibi söz veya söz öbekleriyle sağlanır.
»Farz et uçak seferleri iptal edildi.                       »Onun da senin gibi davrandığını düşün.
»Tut ki konuklar biraz gecik­ti…                             »Diyelim ki seni işe aldılar, işi becerebilecek misin?

20- YAKINMA: Bir durum veya olaydan memnun olmamayı, şikâyet ederek anlatan cümlelerdir.
»Her defasında en zor işi bana veriyor.                »Kurallara uyan yok, herkes bildiğini okuyor.
»Bu çocuklar artık beni hiç dinlemiyor.                »Bu berbat yollar artık milleti bezdirdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder